Web sitemizdeki aktiviteyi analiz etmek ve daha iyi bir hizmet vermek amacıyla kendi çerezlerimizi ve üçüncü taraf çerezleri kullanmaktayız. Ayrıntılı bilgi için Çerez Politikamızı inceleyiniz.

QNB Finansinvest Finans Odak

Hilmi Yavaş 9 Şubat 2021 Salı
Finansal Piyasalar Döngüde Kritik Bir Noktada

Finansal piyasalar döngüde kritik (inflection point) bir noktada: ABD uzun tahvil faizlerindeki yükseliş trendi devam ediyor.

Son dönemde ABD tahvil verim eğrisinde kayda değer bir dikleşme yaşandı. Uzun vadeli ve kısa vadeli tahvil faizleri arasındaki fark uzun vadeli faizlerdeki yükseliş sebebiyle yükseldi.

Bu yükselişin ana sebebi uzun vadeli enflasyon beklentilerindeki yükseliş olurken, diğer bir sebebi ise kısa vadede enflasyonda yaşanabilecek yukarı yönlü sapmalara karşı FED’in parasal sıkılaşma yapmayacağı beklentisi. Hatırlanacağı üzere FED geçtiğimiz yaz enflasyonda geçmiş yıllarda yaşanan aşağı yönlü sapmaların gelecekte yukarı yönlü sapmalar ile kompense edilmesi arzusunu ilan etti.

Buna karşılık uzun vadeli enflasyon beklentilerini yukarı çıkaran diğer faktörlerin başında ise ultra gevşek  para ve maliye politikasının uzun süre devam edeceği beklentisi. Ayrıca yaz aylarından itibaren COVİD-19 aşılama sürecinde de ivme kazanılacağı beklentisi üzerinden hizmetler sektörünün ve istihdamının toparlamayacağı öngörülüyor.


 Grafik 1 – ABD Tahvil Verim Eğrisi (Nominal Faiz Farkı)


İkinci önemli gelişme ise enflasyon korumalı tahviller (TIPS) verim eğrisi dikleşti. Bu dikleşmenin sebebi kısa vadeli reel faiz beklentilerindeki kayda değer gerileme kadar, uzun vadeli reel faiz beklentilerindeki bir miktar artış da rol oynadı.  Uzun vadeli reel faiz beklentilerinin artışında ABD’de tahvil arzında yaşanacak ciddi miktarda artış da hesaba katılıyor. Bazı hesaplara göre, 2021’de  FED’in aylık bazda yaptığı 80 milyar dolarlık Hazine tahvil alımını dışında piyasada 3-4 trilyon dolarlık ek tahvil arzı söz konusu olabilir.


Grafik 2 – ABD TIPS Tahvil Verim Eğrisi (Reel Faiz Farkı)



Öte yandan özellikle kısa vadeli reel faizlerin iyice negatif bölgeye yerleşmesi emtia fiyatlarındaki yukarı yönlü hareketi destekliyor. Bu yükselişte arzın talebe yetişmesi ile ilgili endişeler de rol oynadı. Başta Çin olmak üzere Doğu Asya’da iktisadi faaliyetlerin güçlü olması da emtia fiyatlarını destekleyen diğer temel faktör.


Grafik 3 – Emtia Fiyat Fiyatları (2010 = 100)



Dikkat çekici bir şekilde, gelişmekte olan ülkeler ABD uzun vadeli tahvil faizlerindeki yükselişten şimdiye kadar olumsuz etkilenmedi.

Hatta, bu dönem içerisinde, uzun vadeli tahvil faizlerinde yükselişte risk spread’leri gerilemeye devam etti. ABD ve GOÜ şirket tahvillerinin ABD tahvil faizleriyle olan farkı hızla COVİD önceki seviyeye doğru geriledi. Bu sayede uzun vadeli ABD tahvil faizlerindeki yükseliş GÖÜ piyasalarındaki risk iştahını ve fiyatlamayı şimdiye kadar olumsuz etkilememiş oldu.


Grafik 4 – ABD tahvil faizleriyle GOÜ ve kurumsal kredi faiz farkı/spread (puan)



Çin hariç GOÜ’lere olan sermaye girişi Kasım ve Aralık’ta özellikle hisse senetlerinde çok güçlü iken, Ocak’ta frene bastı. Öte yandan, tahvillere girişi güçlü kalmaya devam etti.

 

Grafik 5 – IFF GOÜ’ler Sermaye Girişi Hesabı (milyar USD)

Bundan sonraki süreçte hangi göstergeler/gelişmeler takip edilecek?

 

  1. ABD’de mali paketin büyüklüğü ve detayları. Örneğin, mali paketin hane halkına gelir transferi miktarı ne kadar olacak? Bunun tüketim harcamalarına etkisi ne olacak? Büyüme potansiyelini ve verimlilik artışını destekleyecek uzun vadeli altyapı yatırımlarına destek öngörülecek mi? Bu konuda eski Hazine Sekreteri Larry Summers farklı düşünüyor. https://www.washingtonpost.com/opinions/2021/02/04/larry-summers-biden-covid-stimulus/
  2. Uzun vadeli tahvil faizlerinin (özellikle reel faizlerin) kontrolsüz FED’in görmeyi arzu etmeyeceği hızda ve ölçüde yükselip yükselmeyeceği. Böyle bir duruma karşı FED’in “yield curve control” (verim eğrisi kontrolü) ya da ilave “QE” ya da başka bir yöntem izleyip izlemeyeceği.
  3. Varlık fiyatlamasına dair “Reflation trade” ya da “Goldilocks” vaziyetinin devam edip etmeyeceği. Diğer bir değişle, uzun vadeli faizlerdeki yükselişten çok uzun durasyonlu hisse (growth stocks with negative earnings) ve tahvillerin olumsuz etkilenip etkilenmeyeceği.
  4. İkinci bir “2013 taper tantrum” tarzı ya da “2019’daki gibi repo piyasası likidite şoku” gibi bir olumsuz piyasa hareketinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği.
  5. ABD’de yüksek enflasyonunun olduğu ya da “stagflasyon” tarzı bir döneme girip girmediğimiz
  6. Çin’deki ve ABD’deki kredi ve mali/parasal politikanın senkronizasyonunun devam edip etmeyeceği.

 

 

Grafik 6 – Çin’in toplam sosyal finansmanı (trilyon Yuan)




İkon-ok
Hilmi Yavaş 5 Şubat 2021 Cuma
TCMB Başkanı Naci Ağbal’ın Reuters Röportajı ve Para Politikası Değerlendirmemiz

TCMB Başkanı Naci Ağbal’ın Reuters haber ajansına röportaj verdi. Zamanlama açısından değerlendirdiğimizde bu röportajın Çarşamba günü açıklanan Ocak enflasyon verisi ve Perşembe günü açıklanan TCMB’nin enflasyon değerlendirmesi üzerine ve 18 Şubat’ta gerçekleşecek PPK faiz kararı öncesinde geldiğini vurgulamak gerekiyor. Yüksek gelen Ocak enflasyon verisine rağmen ve nispeten güçlü dolar endeksine rağmen, Ocak sonundan bugüne USD/TRY’nin 7.40 civarından 7.08’e gerilemesinde para politikasına dair beklentilerin yattığını düşünüyoruz.

Röportajın tamamı için tıklayınız:

Sayın Ağbal’ın ilave faiz artışının hangi durumlarda geleceğine dair ifadeleri:

•           Önümüze gelecek her türlü yeni verinin enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarında orta vadeli hedef patikasından sapma riskine işaret etmesi durumunda önden ilave sıkılaşma yapacağız.

•           Para politikasında risklere karşı önden gereken tepki gösterilmesi enflasyonist baskıları erken aşamada yönetmenizi sağlar. Geçmiş tecrübeler göstermiştir ki, gecikmeli olarak gösterdiğiniz tepkinin ekonomik maliyetleri daha ağır olabilmektedir.

•           Bu yıl için yaptığımız enflasyon tahmin patikası üzerinde yukarı yönlü riskler önemini koruyor. Nitekim Ocak ayına ilişkin gerek TÜFE gerek ÜFE gerçekleşmeleri enflasyon üzerinde döviz kurunun birikimli yansımalarının, uluslararası emtia fiyatlarında devam eden artışların, üretici fiyatlarındaki güçlü artış eğiliminin ve arz kısıtlarının önemini koruduğunu göstermektedir. Para Politikası Kurulumuz enflasyonist görünüm üzerindeki bu etkilerin Ocak Enflasyon Raporunda oluşturduğumuz orta vadeli tahmin hedefi patikasından sapma riskine işaret edip etmediğine dair değerlendirmelerini yapacaktır.

•           Enflasyon baskılarının arttığı dönemlerde tepki verilmesinin geciktiği dönemlerde sonradan daha yüksek maliyetle parasal sıkılaşmaya gidildiği veya enflasyon görünümünün iyileşmesinden hızlı ve erken şekilde gevşemenin de sonrasında tekrar yükselen enflasyon şeklinde döndüğü dönemler de tecrübelerimiz arasında yer alıyor.

•           Yukarı yönlü risklerin varlığını kabul ediyoruz ve bu risklerin gerçekleşmesi durumunda ilave sıkılaşmaya gidip bunların enflasyon görünümü üzerindeki etkisini azaltacağız. Dolayısıyla, bu kararlılığımız piyasa tarafından teyit edildikçe enflasyon beklentileri yıl sonu tahmin hedefimize yakınsayacaktır.

•           Aşağıdaki grafikler ise TCMB’nin dün yayınladığı Ocak ayı fiyat gelişmeleri değerlendirme raporundan: TCMB temel imalat ürünlerinde %40’a yakın, tüketici sepetinde ise temel mal ve işlenmiş gıda ürünlerinde ise %35’e yakın kısa vadeli trend enflasyonu hesaplıyor. Her ne kadar Şubat’tan itibaren bu eğilim göstergelerinde düşüşün başlayacağını öngörsek de TCMB’nin hesapladığı ve kamuoyuna sunduğu rakamları Ağbal’ın açıklamaları çerçevesinde değerlendirsek, 18 Şubat’ta ilave faiz artışı yüksek ihtimal olarak gözüküyor.


 

Grafik 1 – TCMB Enflasyon Eğilimi Hesabı



Faiz indirimi ile ilgili soruya sayın Naci Ağbal’ın verdiği cevap:

Enflasyon patikası üzerinde yakın vadede öngördüğümüz yukarı yönlü risklerin önemini koruyacak olması ve patikanın beklenen eğimini dikkate aldığımızda bu yıl içinde faiz indirimini uzun bir süre gündeme almamız mümkün gözükmemektedir.

Ayrıca kısa vadede oldukça etkili olan arz yönlü enflasyonist unsurlar nedeniyle yıllık enflasyonun öngördüğümüz patika dâhilinde belirli bir süre yukarı yönlü seyretmesini bekliyoruz. Asgari ücretin özellikle hizmet fiyatları kanalıyla ilave enflasyon katılığı oluşturacağını düşünüyoruz. Bu durum para politikasındaki sıkı duruşun geçmiş öngörülere kıyasla daha uzun bir süre korunmasını gerektiriyor.

Bizim Yorumumuz:

Enflasyonun (TÜFE) Nisan’da %17 ile zirve yapmasını, sonrasında önce Haziran’da %14’e gerilemesi, sonrasında  ise baz etkisiyle kademeli bir şekilde gerilemeye devam ederek 2021’i %11 ile kapatmasını bekliyoruz. Öte yandan, TCMB geçen hafta yayınladığı Enflasyon Raporunda yer verdiği enflasyon projeksiyonu şeması üzerinden gidecek olursak, Banka’nın enflasyonun Nisan’da  %16 civarında tepe noktasına ulaşmasını sonrasında ise Haziran’da %14 civarına gerilemesini beklediği değerlendirmesi yapılabilir. Ancak, TCMB yıl-sonu enflasyon beklentisi konusunda bize kıyasla daha iyimser. Bizim beklentimiz %11 iken, TCMB’nin “tahmin hedefi” %9.4.

Dolayısıyla, kısa vadede beklenenden güçlü talep ve maliyet enflasyonunu göz önüne aldığımızda, TCMB, kısa vadede enflasyonda yukarı yönlü sapma riskini göze almayacağı görünüyor. Zaten, Sayın Naci Ağbal para politikasında piyasanın önünden gideceklerinin de mesajını vermiş. Merkez Bankası tarafından “ilave faiz artışını” ihtimalinin bu kadar dile getirildiği ve hatta enflasyon verisi sonrası TCMB başkanının bu kadar detaylı bir basına röportaj verdiğini göz önüne alırsak, 18 Şubat’ta 50/75 baz puan ilave faiz artışı beklemek gerekiyor.

Bu bağlamda son fiyat gelişmeleri de kısa vadeli risklere işaret etmeye devam ediyor. Basında geçen son fiyat gelişmeleri:

  1. İlaç fiyatlarına Şubat bitmeden %15-20 zam geleceğine dair bazı haberler.
  2. Encazip adlı kuruluşa göre Yekdem düzenlemesinden dolayı tüketici elektrik tarifelerine 2021 içerisinde %15 zam gelebileceğini hesaplıyor.
  3. Türk-Şeker’in şeker fiyatlarını %10 yükselttiğine dair haberler
  4. Petrol fiyatlarındaki yükseliş, TL’deki değerlenmeye rağmen akaryakıt ürünlerinde rafine çıkış fiyatlarını yukarı taşıyabilir. Bu, Maliye’nin ÖTV gelirlerinden daha fazla feragat etmesi anlamına gelir. Şu an için Maliye dizel ve benzinde litre başına 30 kuruş civarı, LPG’de ise 60 kuruş ÖTV gelirinden feragat ediyor.
  5. Global tedarik zincirlerinde bazı malların tedarikinde sıkıntılar devam ediyor. Bu bazı ara mallarının fiyatlarının yükselmesine sebep oluyor. Ayrıca, Asya-Avrupa navlun fiyatları astronomik artış gösterdi.
  6. Ocak’ta işlenmiş gıda fiyatları aylık bazda neredeyse %4 oranında artış gösterse de, küresel gıda fiyatları hala TÜİK gıda fiyatlarının yaklaşık %50 üzerinde seyrediyor. Bu oran tahıl ürünlerinde %63, yağlarda %55, süt mamullerinde ise %30 civarında. Ayrıca, Türkiye’de bu sene zirai kuraklık riski henüz kalkmışa benzemiyor. Bu sene özellikle tahıl üretiminde kayıplar yaşanabilir. İthalata bağımlılık artabilir.

 

Grafik 2 – Karşılaştırmalı Gıda Fiyat Endeksleri




Talep tarafında ise, TCMB’nin nispeten iyimser enflasyon tahmin hedefinde çıktı fazlasının hızla normalleşmesi, diğer bir değişle talebin kayda değer düşüş göstermesine dayalıydı. TCMB’nin 6 aylık vadede çıktı açığında 3 puana yaklaşan düşüş beklentisi bir miktar iyimser olabilir. Ayrıca, finansal koşullardaki mevcut sıkılığın iç talep üzerinde şimdilik kayda değer bir etki yarattığını gözlemlemiyoruz.


Grafik 3 – TCMB Enflasyon ve Çıktı Açığı Tahminleri



Öte yandan, yüksek frekanslı hem tüketim hem de üretim göstergeleri bunun tersine bir resim çiziyor. Çıktı açığının azalması bir yana artması söz konusu görünüyor şimdilik. Ayrıca, kredi arzı son 3 ayda ciddi miktarda ivme kaybetse de, 2018’in ikinci yarısı ile 2019’un ilk çeyreği arasındaki kredi arzı daralmasına kıyasla nispeten yumuşak bir ivme kaybı söz konusu.


Grafik 4 – Market ve Alışveriş Merkezleri Kredi Kartı Harcaması (TL, 4-haftalık ort., yıllık % değişim)

 

Grafik 5 – Net Kredi Kullanımı (13-haftalık değişim, milyon TL)






İkon-ok
İrem Dışpınar 4 Şubat 2021 Perşembe
TL görece olumlu performans gösteriyor

Aşı konusundaki olumlu gelişmeler, ABD’de başkanlık yarışını Demokrat’ların kazanması, ekonomik teşvik paketinin açıklanması gibi gelişmelerin etkisiyle küresel piyasalardaki geçtiğimiz yılın son çeyreğindeki olumlu hava genel olarak korunuyor. Gelişmekte olan ülke piyasalarına giriş yaşanırken, yılın son çeyreğinde yabancıların yeniden TL varlıklara olan ilgisinin arttığını görüyoruz. Bu durumun TCMB’nin enflasyon ile mücadele kapsamında son aylarda almış olduğu sıkılaştırıcı önlemlerden/faiz artırım kararlarından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Küresel risk iştahındaki olumlu seyrin desteği devam ederken, TCMB’nin haftalık yayımladığı yurtdışı yerleşiklerin DİBS ve hisse senedi net hareketlerine bakacak olursak; Kasım ayının ortasından bu yana faiz artırımlarının gerçekleşmesine paralel hisse senedi piyasalarımıza 1,3 milyar dolar, DİBS’e ise 3,5 milyar dolarlık giriş gerçekleşti. Geçtiğimiz yılın üçüncü çeyreğinde belirgin değer kaybı gösteren TL ise, yabancı sermaye akımları, TCMB’den faiz artırım beklentileri ile son dönemde değer kazanırken, gelişmekte olan ülke para birimlerine göre olumlu performans gösteriyor. Aşağıdaki grafikten de görüleceği üzere, Kasım ayının ortasından bu yana TL dolar karşısında %12 değer kazancı ile olumlu seyir izledi. AB ile yaptırım konusunda yaşanan yapıcı gelişmeler de TL’nin performansına destek sağladı.



TL’deki son değer kazancına rağmen yıllık enflasyon %15 ile beklentilerin üzerinde gerçekleşti. Küresel gıda,  işlenmiş ara malı fiyatlarında artış trendi devam ederken, bu durum enflasyonda yukarı yönlü baskıya neden oluyor. Nisan ayına kadar enflasyonda artış trendi sürebilir. Buna paralel TCMB’nin bu ayki toplantısında faiz artırımı gerçekleştirmesi ve sıkı para politikasının devamına yönelik söylemine vurgu yapması TL’yi savunmaya devam edebilir. USD/TL’de 7,09 desteğinin aşağı kırılması geri çekilmenin devamı adına takip edilebilir.


İkon-ok
Hilmi Yavaş 3 Şubat 2021 Çarşamba
Ocak Enflasyon Verisi Değerlendirmemiz

Enflasyon (TÜFE)  Ocak’ta %1,68 artış gösterdi. Diğer bir değişle, kurum beklentimiz olan %2,0 ve piyasa beklentisi olan %1.5 arasında gerçekleşti.

Sonuç olarak yıllık enflasyon %14,6’dan %15.0’e yükselmiş oldu. Öte yandan, daha dikkat çekici olarak işlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE (Çekirdek Enflasyon B Grubu) yıllık bazda Aralık’ta %14,5 iken %16,0’ya yükseldi. Bu artışta yıllık bazda %15.5’ten %18.1 yükselen işlenmiş gıda ürünleri ve %17.2’den %20.2’ye yükselen temel mallar grubu baş rol oynadı.

Hizmet enflasyonunu  bir süredir yeniden artış trendine girdikten sonra Ocak’ta %11,66’dan %11.52’ye geriledi. Ayrıca, hizmetler enflasyonun önemli kısmını oluşturan kira enflasyonun yükseliş trendinin güçlendiğini gözlemliyoruz. Ekim’de %8,86 olan kira enflasyonu, Aralık’ta ise %9,07’ye ve Ocak’ta %9,17’ye  yükseliyor. Kira enflasyonunun, konut fiyatlarındaki artış trendine uyup, 2021 boyunca yükseliş trendine devam etmesini bekleriz. Öte yandan, 2021 boyunca hizmet kalemlerinde genel olarak maliyet artışı (ücret ve mal fiyatları) ve düşük kapasite kullanımı kaynaklı yükselmesi  şaşırtıcı olmayacaktır.

Çekirdek mallar enflasyonunda özellikle dayanıklı mallar ve üretici fiyatlarından kaynaklanan yükseliş trendinin güçlenerek devam ettiğini gözlemliyoruz. Ekim’de %12,1 olan çekirdek mallar enflasyonu, Aralık itibariyle %17,2’ye yükseldikten sonra Ocak’ta %20.2 oldu. Özellikle dayanıklı mallar enflasyonun yıllık bazda %33,6’ya yükselmesi dikkat çekici. Bu yükselişe paralel, üretici fiyatlarındaki aylık %2,7 yükseliş sonucu yıllık imalat ürünleri enflasyonunun %27’den %28’e yükseldiğini gözlemliyoruz.

Diğer dikkat çeken kategori ise gıda olmaya devam ediyor. Aylık %2,5 ile beraber gıda enflasyonu yıllık bazda %21.1’ten %20.6’ya geriliyor. Önümüzdeki dönemde global gıda fiyatlarındaki artış tarım girdi maliyetlerindeki artışın gıda enflasyonunu yukarı yönlü etkilemesini  bekliyoruz.

TL’deki son değer kazancına rağmen (ki hala yüksek seviyede), küresel emtia (gıda), işlenmiş ara malı ve navlun artış trendi devam ediyor. Ayrıca, asgari ücrete yapılan %21 zam, girdi fiyatlarının hem gecikmeli hem güncel etkileri ve düşük kapasite kullanımından dolayı hizmet enflasyonu 2021’de yukarı yönlü sürpriz yapabilir.

Enflasyonun (TÜFE) Nisan’da %17 ile zirve yapmasını, sonrasında önce Haziran’da %14’e gerilemesi, sonrasında  ise baz etkisiyle kademeli bir şekilde gerilemeye devam ederek 2021’i %11 ile kapatmasını bekliyoruz. Öte yandan, TCMB geçen hafta yayınladığı Enflasyon Raporunda yer verdiği enflasyon projeksiyonu şeması üzerinden gidecek olursak, Banka’nın enflasyonun Nisan’da  %16 civarında tepe noktasına ulaşmasını sonrasında ise Haziran’da %14 civarına gerilemesini beklediği değerlendirmesi yapılabilir. Ancak, TCMB yıl-sonu enflasyon beklentisi konusunda bize kıyasla daha iyimser. Bizim beklentimiz %11 iken, TCMB’nin “tahmin hedefi” %9.4.

Dolayısıyla, bugünkü veri üzerinden konuşmak gerekirse, TCMB'nin 18 Şubat'ta gerçekleşecek PPK toplantısında ilave parasal sıkılaştırma yapması elzem gözükmüyor. Şimdilik, görüşümüz TCMB'nin 18 Şubat'ta faiz artışı yapmayacağı yönünde. Öte yandan, döviz kuru ve emtia fiyatlarındaki gelişmeler beklentimizi değiştirebilir. Genel olarak, ilk faiz indiriminin ise Temmuz/Haziran gibi gelebileceğini değerlendiriyoruz. Ayrıca, bu sene gerçekleşecek toplam faiz indiriminin 300 baz puan civarı olabileceği görüşündeyiz.


İkon-ok
Hilmi Yavaş 2 Şubat 2021 Salı
Ocak ayı Enflasyon Beklentimiz

İstanbul Ticaret Odası’nın yayınladığı İstanbul Perakende Fiyat Endeksine göre, Ocak’ta perakende fiyatlar %1.16 oranında artış gösterdi. Böylece yıllık bazda enflasyon Aralık ayı %14.40 iken, Ocak’ta %15.05’e yükselmiş oldu.

Öte yandan, 3 Şubat Çarşamba günü yayınlanacak Ocak ayı TÜFE verisine ilişkin piyasa beklentisi %1.5 civarındayken, bizim beklentimiz %2.0 civarında. Görece yüksek beklentimiz ve öncü İstanbul verisi arasındaki farkın sebepleri İstanbul’da %5 oranında gerileyen giyim fiyatları ve aylık sadece %0.68 artış gösteren gıda ürünleri fiyatları olarak görünüyor. Ocak’ta işlenmiş gıda ürünlerinde, başlıca sütlü ve yağlı mamullerdeki artışa rağmen, mevsimsel ortalamaların çok üzerinde seyreden hava koşulları taze sebze/meyve fiyatlarını baskılamış görünüyor.

Biz, beklentimize temel oluşturan her iki kalemde de kayda değer yükseliş öngörmüştük. Öte yandan, İstanbul’da Ocak’ta gerçekleşen sağlık/bakım (%10) ve ulaştırma hizmetleri (%5) enflasyonundaki önemli artışın sadece bir kısmını enflasyon beklentimizde yer vermiştik. Toplamda ise enflasyon beklentimize dair riskler bir miktar aşağı yönlü görünüyor.  

Geçtiğimiz hafta TCMB yılın ilk enflasyon raporu sunumunda ve güncellemesinde 2021 ve 2022 sonu enflasyon projeksiyonu (“ara hedeflerini”) değiştirmedi. 2021 sonu konsensüs enflasyon beklentisi (%11.50 civarı) ve TCMB projeksiyonu arasında açılan farkın 3 ana sebebi varmış gibi görünüyor.

  1. TCMB 4Ç20 itibariyle ekonominin %2,8 gibi büyük bir çıktı fazlası (ekonominin potansiyelinden hızlı büyümesi) verdiğini hesaplamaya başladı. Çıktı fazlasının Haziran 2021 itibariyle ortadan kalkması ve 4Ç21 itibariyle yeniden %2.0 gibi bir çıktı açığına dönmesi öngörülüyor. Diğer bir değişle 2021 süresince çıktı açığında %5.0’lik gibi bir düşüşün yaşanması hesaba katılıyor. Bu kadar hızlı ve güçlü bir değişikliğin şu aşamada ancak çok sıkı bir para politikası ve iç talepte önemli bir gerileme ile yaşanabileceğini değerlendiriyoruz.
  2. TCMB, bir önceki Enflasyon Raporu (Ekim sonu) ile kıyasla 2021’de TL cinsinden ithalat fiyatlarının enflasyon üzerinde 0.4 puan daha az etkisi olacağını öngörüyor. İki rapor arasında geçen sürede global emtia fiyatlarındaki artışı ve artan riskleri göz önüne aldığımızda, bu öngörünün 2021’de güçlü TL beklentisine dayandığını değerlendiriyoruz
  3. Kısa ve orta vadede enflasyonda TCMB’nin enflasyon düşüşü beklentisinin enflasyon beklentilerini olumlu etkileme ihtimali.

Yukarıda bahsettiğiniz her 3 faktöründe gerçeklemesi ve enflasyonun TCMB projeksiyonlarına yakınması için en kritik unsur TCMB’nin oldukça sıkı para politikası ve Maliye’nin mali disiplin dozunu arttırmasının gereceğini değerlendiriyoruz.

Ayrıca, TCMB Başkanı Sayın Naci Ağbal eğer kısa vadede enflasyon TCMB’nin raporda öngördüğü patikanın üzerinde çıktığı durumda (Örneğin TÜFE’nin Ocak’ta aylık %2.0 civarı gerçekleştiği bir durum bunu sağlayabilir), ilave faiz artışından çekinmeyeceklerinin çok güçlü sinyalini verdi.  

Ocak ayında piyasa beklentisine paralel bir enflasyon gerçekleşirse, yıllık enflasyon %14.6’dan %14.8’e yükselmiş olur. Öte yandan İTO perakende fiyatlarına yakın bir gerçekleşme söz konusu olursa, yıllık enflasyonda %14.2’ye doğru bir gerileme yaşanabilir. Dolayısıyla, bu durumda, Ocak ayı itibariyle enflasyon TCMB’nin görece iyimser enflasyon patikasına uyumlu gerçekleşebilir. Böyle bir durumda ise - TL’deki son değer kazancını da göz önüne aldığımızda (7.40’dan 7.10’a doğru) - TCMB’nin 18 Şubat’ta gerçekleşecek PPK toplantısında ilave faiz artışına gitmesine gerek kalmayabileceğini değerlendiriyoruz.

TL’deki son değer kazancına rağmen (ki hala yüksek seviyede), küresel emtia fiyatlarında (başta gıda olmak üzere) artış trendi devam ediyor. Dolayısıyla hem gıda hem de üretici fiyatları kanalında hala ciddi miktarda gerçekleşmemiş maliyet kaynaklı enflasyon bekliyor. Ayrıca, asgari ücrete yapılan %21 zam, girdi fiyatlarının hem gecikmeli hem güncel etkileri ve düşük kapasite kullanımından dolayı hizmet enflasyonu 2021’de yukarı yönlü sürpriz yapabilir.

Enflasyonun (TÜFE) Nisan’da %17 ile zirve yapmasını sonrasında ise yıl boyunca baz etkisiyle beraber yılı %11 ile kapatmasını bekliyoruz. ÜFE, enerji, gıda ve hizmet fiyatları 2021’de enflasyonun seyri açısından en kritik unsurları olacak. Dolayısıyla, TCMB’nin 1Ç21 özelinde ilave faiz artışı ihtimalinin devam ettiğini düşünüyoruz. Faiz indirimlerinin ise yaz sonuna doğru başlayabileceğini ve faiz indirimlerinin büyük kısmının yılın son çeyreğine ve 2022’nin ilk çeyreğine kalacağını değerlendiriyoruz.


İkon-ok
İrem Dışpınar 27 Ocak 2021 Çarşamba
Fed’den karar değişikliği beklenmiyor...

Bu akşam (22:00) toplantı kararlarını açıklayacak olan Fed’in  %0-%0,25 olan politika faizi bandında bir değişikliğe gitmesi beklenmiyor. Başkan Powell’ın gerçekleştireceği basın toplantısında (22:30) önümüzdeki dönem için para politikasına ilişkin yapacağı yönlendirme ve ekonomiye yönelik vereceği mesajlar takip edilecek.

 

Pandemi dolayısıyla alınan kısıtlayıcı önlemler talepte azalmaya neden olurken, ekonomik görünümüne yönelik belirsizlik yüksek kalmaya devam ediyor. Bu durum da ABD’de hem parasal hem de mali yönden ekonominin desteklenmesi gerekliliğini oluşturuyor. Son dönemde aşı konusunda ilerleme sağlanması olumlu; ancak aşıların üretimi, dağıtımı konusunda belirsizlikler devam ediyor. Öte yandan Avrupa’da virüs mutasyonu kaynaklı kaygılar yüksek iken, önümüzdeki aylar küresel çapta ekonomik açıdan zorlu olmaya devam edecek gibi görünüyor.

 

ABD’de yeni başkan ile beraber mali tarafta 1,9 trilyon dolarlık teşvik paketi açıklanırken, ekonomideki aşağı yönlü riskler ve belirsizlik para politikasının da yanında destekleyici unsur olmasını gerekli kılıyor. Fed varlık alım programı ile bilançodaki genişlemenin finansal koşullara ve ekonomiye destek sağladığını düşünürken, enflasyonun %2’ye yükselene kadar politika faiz aralığının %0,00-%0,25 bandında kalmasının uygun olacağı görüşünde.

 

Sonuç olarak; ekonomide belirgin bir toparlanma sağlanmadığı takdirde Fed’in daha sıkı para duruşuna hazırlık için öncesinde sözlü yönlendirme gerçekleştirmesini beklemeyiz. Halihazırda bilançosunu genişletmeyi sürdüren Fed’in pandeminin ekonomi üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle elindeki para politikası araçlarını kullanmaya devam edeceğini ve gevşemeci para politikasına yönelik söylemi ile güvercinvari duruşunu koruyacağını düşünüyoruz. Bu yöndeki söylemin korunması/mesajların verilmesi halinde belirgin bir piyasa etkisi beklemeyiz.



İkon-ok
Back to Top