Web sitemizdeki aktiviteyi analiz etmek ve daha iyi bir hizmet vermek amacıyla kendi çerezlerimizi ve üçüncü taraf çerezleri kullanmaktayız. Ayrıntılı bilgi için Çerez Politikamızı inceleyiniz.

Gördüm, turizm patlamış gerçekten!

Hazır ABD ile ilişkiler fena gitmiyor, Suriye’de asayiş berkemal, enflasyon düşüyor, ABD ile Çin ticaret savaşlarında birbirlerine “göz kırpıyorlar” ve Donald Trump twitlerini azaltmış iken, kısa bir “yaza veda” tatiline çıktım. İyi ki çıktım, zira Türkiye’de turizmin gerçekten de patladığını gözlerimle görmüş oldum.

Merkez Bankası’nın yayımladığı verilere göre bu yılın Ocak-Ağustos döneminde, Türkiye’yi ziyaret eden yabancı turist sayısı 2018 yılının aynı dönemine göre tam %16 artmış! Avrupa’dan gelenler – sıkı durun - %21 artarken, Rus turistlerin sayısındaki artış oranı %16. Turist sayısındaki bu denli yüksek artış, jeopolitik risklerin ve Avrupa ile yaşanan siyasi sorunların geçmiş yıllara kıyasla azalmış olması ile açıklanabilir mi?

Bir bölümü açıklanabilir. Ancak, ben, önemli bir diğer unsurun da TL’de 2018 yılındaki değer kaybının Türkiye’ye kazandırdığı rekabet avantajı olduğunu düşünüyorum. Nitekim, turist sayısında en büyük oransal artışların yaşandığı ülkeler genelde nispeten daha düşük kişi başı gelire sahip ülkeler. Örnek olarak, Avrupalı turistlerde artış oranı %21 iken, bu oran İspanyol turistler için %59, İtalyanlar için %37, Yunanlar için ise %45. Bu ülkeleri ise Polonya, Macaristan gibi daha düşük gelire sahip Avrupa ülkeleri takip ediyor. Benzer biçimde, Afrika’dan gelen turist sayısı %30 artmış.

Diğer taraftan, turizm gelirimizin seyri, benim yukarıdaki tezim üzerinde soru işaretleri oluşturacak nitelikte. Zira yılın ilk sekiz ayında, ABD doları cinsi seyahat gelirlerindeki artış oranı da %16 olarak gerçekleşmiş, yani turist sayısındaki artış oranı ile aynı seviyede. Yani yabancı turistlerin Türkiye’de yaptıkları kişi başı harcamalarda bir düşüş görünmüyor. Diğer taraftan, harcama miktarı aynı olsa da, harcanan miktar karşılığı alınan hizmet miktarının ve hizmet kalitesinin yükselmesi (fiyatlar düştüğü için daha fazla ve daha kalitelisini tüketmek) de bir rekabet avantajı getirir.

Bu noktada, turizmin uzun dönemli seyri bakımından çok önemli bir hususa değinmek elzem: Her ne kadar son dönemde turist başı harcamada bir düşüş gözlenmese de, son yıllarda Türkiye’nin turistler için çok daha ucuz bir ülke haline geldiği aşikar. Nitekim, 2014 yılında Türkiye’ye gelen yabancı ülke vatandaşları kişi başı ortalama 680 ABD doları harcarken, bu miktar 2018 yılında 542 ABD dolarına düşmüş. Bunun sonucu olarak da, turist sayısındaki ciddi artışa karşın, 12 aylık toplam turizm gelirimiz hala 2014 yılı zirvesine ulaşabilmiş değil. Türkiye’nin son yıllarda fiyat olarak daha cazip hale gelmesinin gecikmeli etkilerinin 2019 yılındaki artışta etkili olduğunu düşünmekteyim.

Özetle, gittim, gördüm, yazdım: Turizm sektörü, ülkede belki de işlerin en yolunda gittiği sektör. Türkiye’nin dış finansman ihtiyacını göz önünde bulundurduğumuzda bu çok sevindirici bir gelişme. Ancak, daha yüksek gelir üreten bir turizm modeline geçebilmek için atılması gereken çok adım olduğu da aşikar. Bir not olarak, 2020 yılında, dünya ekonomisindeki yavaşlamayı göz önünde bulundurduğumuzda, turist sayısında ciddi bir artış kaydedilememe ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyorum.

Back to Top